SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

YOLCU NAMAZI BAHSİ

<< 809 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

257 - (809) وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا معاذ بن هشام. حدثني أبي عن قتادة، عن سالم بن أبي الجعد الغطفاني، عن معدان بن أبي طلحة اليعمري، عن أبي الدرداء؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 "من حفظ عشر آيات من أول سورة الكهف، عصم من الدجال".

 

{257}

Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Muâz b. Hişâm rivayet etti. (Dediki) Bana babam, Katâde'den, o da Salim b. Ebî'l-Ca'd El-Gatafânî'den, o da Ma'dân b. Ebî Tâlhate'l-Ya'merî'den, o da Ebû'd-Derdâ'dan naklen rivayet ettiki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Her kim sûre-i Kehf'in başından on âyet ezberlerse, Deccal'dan masun olur.»  buyurmuşlar.

 

 

(809) وحدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. ح وحدثني زهير بن حرب. حدثنا عبدالرحمن بن مهدي. حدثنا همام. جميعا عن قتادة، بهذا الإسناد. قال شعبة: من آخر الكهف. وقال همام: من أول الكهف. كما قال هشام.

 

{….}

Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. H.

Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dediki): Bize, Abdurrahman b. Mehdi rivayet etti. (Dediki): Bize, Hemmâm rivayet etti. Bu râvîler hep birden Katâde'den bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır. (Yalnız) Şu'be: «Kehf sûresinin sonundan.» Hemmâm ise Hişm'ın dediği gibi: «Kehf'in başından...» demişlerdir.

 

 

İzah:

Sûre-i Kehf'in fazileti hakkında Buhârî Hz. Berâ'b. Âzib'den şu hadisi rivayet etmişdir: Berâ' (Radîyallahû anh) demiş ki: Bir zât sûre-i Kehf'i okuyormuş, yanı başında da iki iple bağlı bir at bulunuyormuş. Derken o zâtı bir bulut kaplamış. Ve yavaş yavaş üzerine doğru yaklaşmaya başlamış. At da bundan ürküyormuş. Sabah olunca o zât Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek hâdiseyi, ona anlatmış. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Bu (gördüğün) sekînetdir; Kur'ân için inmişdir.»  buyurmuşlar.

 

Sekînetden muradın ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bunu az yukarıda görmüşdük.

 

Bâzıları: «Sekînet, Hz. Musa (Aleyhisselâm)'ın içersine levhalarla Tevrâtı ve asasını koyduğu altın kapdır.» demişlerdir.

 

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîslerde sekînet lâfzı tekerrür etmişdir. Kelimenin bir çok mânâlara ihtimâli olduğu için bu kelimeye yerine göre zikredilen mânâlardan lâyık olanı verilir.

 

Sûre-i Kehf'in evvelinden, başka bir rivâyetde sonundan on âyet okumanın: Deccâl'ın şerrinden koruması, mezkûr sûrenin ilk âyetleri bir çok acâip ve garaibi ihtiva ettiğindendir. Bu âyetlerin mânâlarını düşünenler, Deccâl'in fitnesine kapılmazlar. Aynı sûrenin son âyetleri dahî son derece ibret âmizdirler,

 

îbni Seyyid'e göre buradaki Deccal'dan murâd: hak ile bâtılı biribirine karıştırandır.

 

Bâzıları : «Bundan murâd: kıyametin büyük alâmetlerinden olmak üzere âhir zamanda çıkacak olan Deccâldır.» demişlerdir.